Bölüm 134: Beyaz Tavşanın Üstüne Atlayan Aç Kurt
Arzuları tarafından emilen Chu Feng’in gözleri Su Rou’nun vücuduna bir kaplan gibi bakmıştı.O aç karna olan garip bir kurt gibiydi ve uzun süredir küçük beyaz bir tavşana bakar gibiydi.
Chu Feng’in gözlerinde iki tepe ortaya çıkmıştı.Belki de az önceki şiddetli eylemler yüzünden Su Rou’nun havlusu biraz indirmişti ve kar beyazı parçanın birazı anında ortaya çıkmıştı.Baktığı gibi Chu Feng salyasını yutmuştu.
Bakınca,beyaz yumuşak ve narin bir boyna sahip olmakla beraber mükemmel bir yüzü vardı.Su Rou’nun çekici gözleri ölü gibi ona bakıyordu.Gözleri biraz nemliydi ve o oldukça zavallı gözüküyordu.Uzun kaşları hafifçe titriyordu ve korktuğu açıktı.
Yüzü Chu Feng’e herşeyi kaybettirecek kadar kızıl kırmızısıydı.Su Rou’nun ona yakınındaki yumuşak kırmızı dudakları sonsuz çekicilik yayıyordu.
‘’Chu Feng ,çıldırdın mı?Bırak beni …mmm!
Aniden,Chu Feng ağzını açtı ve vahşice ısırdı.Su Rou Chu Feng’e konuşuyordu ve gafil avlanmıştı.Kırmızı dudaklarının susturulduğunu hissetmişti.
‘’Mm ~~~’’
Su Rou bunu hayatında ilk defa tecrübe etmişti.Bunu daha önce hissetmesede benzersiz bir his vermişti.Su Rou’nun vücudu anında gevşemişti ve direnecek tüm gücünü kaybetmişti.Zemine güçsüz şekilde yatmıştı.
Aynı zamanda Chu Feng Su Rou’yu öpüyordu,eli şeytanice heryere gidiyordu ve Su Rou’nun vücudundaki havluyu parçalara ayırarak atmıştı.Mükemmel vücudu onun önünde yarı kapalıydı.
O anda Su Rou direnmekten vazgeçmemişti,sadece gücü kalmamıştı.Sadece Chu Feng’e vücudu üstünde ne yapmak isterse yapmasına ve deli gibi herşeyi almasına izin verebilirdi.
‘’Kahretsin! Bunu bize kim yaptı!’’
Su Rou çoktan Chu Feng’in kendini kaybettiğini anlamıştı.O açıkça ilaçlar tarafından etkilenmişti ve gelişimi de kısıtlandırılmıştı.Birisi hiçkimse farketmeden bir şey yapmış olmalıydı.Fakat normal kişiler onun Anka Kuşu Şehrinde ona bir şey yapmazdı.
‘’Bu koku?’’ O anda Su Rou banyoda garip bir koku olduğunu farketti. Bu koku oldukça tanıdıktı ve bundan herşeyi anlamıştı. Fakat hala buna inanmakta zorlanıyordu.
Bu birinin gelişimini kısıtlayabilen özel bir tür ilaçdı. Oldukça özel bir şeydi ve babası, Su Hen’in topladığı bir hazineydi.
‘’Babam mı?Niçin böyle bir şey yaptı?’’ O anda Su Rou tamamen şaşkındı.Babasının neden ona zarar vereceği hakkında nedeni düşünemiyordu ,fakat hala bu ilaç gerçekten ona aitti.Babasından başka Su ailesinde buna sahip kimse yokdu.Ayrıca babasından başka özel tip ilacı banyosuna koyabilecek başka kimse yokdu.
‘’Ahh ~~~~~ ‘’
Fakat tam o anda Su Rou’nun yüzü büyük ölçüde değişmişti.Çünkü o yabancı bir objenin vücuduna girip vücudundaki en değerli yeri parçaladığının acısını hissetmişti.Kan damlaları yavaşça dışarı akmaya başlamıştı.
‘’Chu Feng seni piç! Kafanı toparla!’’
Su Rou deli gibi mücadele ederek Chu Feng’i kendinden uzaklaştırmaya çalıştı.Ama Chu Feng,onun üstünde dağ gibi duruyordu ve onun yüzünden hareket edemiyordu.Artık kan toplamış gözlere ve nefes nefese olan Chu Feng’e ne yapmak isterse yaptırtmaktan başka çaresi yokdu.Tamamen çaresizdi.
‘’Mm—‘’
Chu Feng ağrıyan başına masaj yapıp gözlerini yavaş yavaş açmıştı.Bir şaşkınlık içinde ağzının köşesinde gülümseme vardı.Çünkü güzel bir rüya gördüğünü hatırlamıştı.O kadar güzeldi ki ondan uyanmak bile istemiyordu.Rüyada,çok rahat bir şey yapmıştı.Detayları unutsada bu çok güzeldi ve unutması zordu.
‘’Su Rou!’’ ama Chu Feng zeminde kan lekeleriyle Su Rou’yu görünce kargaşa çıkarmıştı.
Hafızasını geri toplamaya çalışırken,Chu Feng akıl almaz bir şey düşündü.Bu ,Su ailesinin ikinci leydisi,Su Mei’nin büyük kız kardeşi,Su Rou’yu zorladığıydı.
‘’Tanrım,neden böyle bir şey yaptım?’’ Chu Feng tamamen şaşkındı ve ne yapacağını bilmiyordu.
‘’Kendini sorumlu tutmana gerek yok.Bu senin hatan değil.’’ Su Rou ‘nun bakışları ve sesi sakinlikle beraber soğuktuda.Görünüşe göre o uzun zaman önce çoktan uyanmıştı ve kendi duygularını düzenlemişti.Su Rou ayağa kalktı ve saf beyaz,mükemmel vücudu Chu Feng’in gözlerinin önünde tekrar ortaya çıkmıştı.
‘’Bu…’’ Bunu gören Chu Feng bilinçsizce kafasını çevirdi ve bakmaya cesaret edemedi.
‘’Böyle bir şey yapmana gerek yok.Çoktan dün gece yeterince gördün.’’
Su Rou dişlerini sıktı ve alt dudağını ıssırdı.Çok öfkeliydi çünkü Chu Feng dün gece sadece tüm vücuduna bakmakla kalmamıştı,onun en değerlisini,namusunuda almıştı.
Chu Feng’in dün gece yaptıklarının kendi isteğiyle olmadığını bilsede,Chu Feng’i böyle dürüst hareketli ve utanç dolu görünce,Su Rou hala son derece kızgındı.
Su Rou’nun sözlerinden,Chu Feng bunu düşünmüştü ve kabul etmişti.Bir adam olarak,Biri sorumluluğu alacak kadar cesur olmalıydı.Olanlar çoktan olduğundan dolayı,O sorumluklardan nasıl kaçabilirdi?Bu yüzden çoktan dönmüş olan kafasını geri çevirmişti ve Su Rou’nun mükemmel vücuduna bakmıştı.
Onun bakışı anlamsız gibi gözüksede,Chu Feng anında buna tepki göstermişti.Bu Chu Feng kontrol edilemez şehvete sahip olduğundan değildi.Sadece önündeki kadın çok güzeldi ve her erkek buna tepki gösterirdi.Chu Feng’in önünde gördüğünü tekeline aldığından bahsetmeye gerek yokdu.
Su Rou da Chu Feng’e dikkat etmemişti.Onun önünde pembe Dudou’sunu ve kar beyazı Cheongsam’ını giymişti.Fakat başını döndürüp dik bir nesneyi gördüğünde yüz ifadesi değişip kınamadan duramamıştı.
Ç.n: Dudou= Çinlilerin ipekten iç çamaşırı.
Cheongsam ise Çinlilerin ipekten tek parça elbiseleri.
‘’Gelişimim çoktan döndü.Eğer bana doğru hala herhangi kötü düşüncen varsa,Seni parçalarım.’’
‘’Sorumluluğu alacağım.’’ Chu Feng korkmamıştı ve bunun yerine ciddiyetle söz vermişti.
‘’Sorumluluğu almana ihtiyacım yok ve bunu etrafa yaymayacağını ümit ediyorum.Ayrıca… küçük Mei’ye sırtını dönme.’’ Su Rou dişlerini gıcırdattı ve son birkaç kelimesini söyledi.
‘’Endişelenme.Küçük Mei’ye ihanet etmeyeceğim,ama sanada ihanet etmeyeceğim.Siz iki kız kardeşlede evleneceğim.’’Chu Feng son derece ciddi bir şekilde söylemişti.
‘’Sen…’’ Chu Feng’in son kelimelerini duyduktan sonra,Su Rou’nun küçük yüzü öfkelenmişti ve ardından Chu Feng’e vahşi bir bakış atıp ,’’Gerçekten çok açgözlüsün.’’ dedi.
Bu sözleri söyledikten sonra Su Rou banyodan dışarı hızla yürüdü.Fakat, köşeyi döndükten sonra durdu ve duvara yaslandı.Kendi kendine mırıldandı.’’Garip.Neden bu kadar kızgınım?Kalbimdeki bu buruk ve keskin acı da ne ?’’