Bölüm 24: Benimle Evlenmeye Cesaretin Var Mı?
‘’Bu ruh gücünü gerçekten anlıyor görünüyorsun.’’
Chu Feng’in kalbi sıkıştı. Ruh gücü denilen şeyi daha yeni kullanmaya başlamıştı bu yüzden bu beceriyi tam olarak anlayamıyordu.
Fakat kızın on binde bir kişinin dahi bu güce sahip olmadığını söylemesi büyük ihtimal doğruydu. Bu aşırı derece yetenekli kızın buna sahip olmadığıysa apaçık ortadaydı.
Buna ek olarak, kızın ona karsı olan tavrı 180 derece dönmüştü. Bu, ruh gücüne normal insanların sahip olmadığını gösteriyordu.
‘’Ama tabii ki ruh gücü cennetin bir hediyesi, doğadan gelen eğitimle kazanılamayacak bir şey.’’
‘’Ruh gücüne sahip olanların insan görünümünde ejder oldukları söylenebilir. Sadece eğitim becerileri yüksek olmaz ayrıca gözlem yetenekleri de rakipsizdir. Ablamın seni görüp, Kanatlar Birliğimize seni davet etmemizi söylemesine şaşırmamalı.’’
‘’Ablan mı?’’
‘’Kendimi tanıtmayı unuttum. Adım Sumei, 14 yaşındayım. Ve sen kesinlikle ablamı tanıyorsundur. İsmi Surou.’’
‘’Sen Yaşlı Surou’nun kız kardeşi misin?’’ Chu Feng bunu beklemiyordu. Karşısındaki kız saf ve temizdi, fakat Surou son derece etkileyiciydi. İkisi de çok güzel bayanlar olmasına rağmen birbirlerine benzemiyorlardı.
Fakat daha net baktıktan sonra, Chu Feng karşısındaki kızın birazcık Surou’ya benzediğini gördü. Şuan biraz gençti ama birkaç yıl içinde su götürmez bir güzelliği olacaktı.
Chu Feng’i asıl şaşırtan şey ise Surou ile hiçbir ilişkisi olmadığı halde neden Surou sebepsiz yere onu Kanatlar Birliğine sokmaya çalışmıştı? Sınav günkü gücü açığa mı çıkmıştı?
Biraz dikkatlice düşündükten sonra, böyle bir olasılık vardı. Sonuçta Surou’nun gücü ölçülemez boyuttaydı ve yer altındaki alanda birçok mekanizma vardı. Öğrencileri kandırabilirdi ama Yaşlıları kandırmak gerçekten çok zordu.
‘’Çok mu şaşırdın? Aslında şaşıracak bir şey yok. Ablam senin yetenekli biri olduğunu gördü ve senin gelişimine yardım etmek istedi.’’
‘’Gözlemlerimden yola çıkarsam sen gerçektende Kanatlar Birliğine katılabilecek vasıflara sahipsin. Kanatlar Birliğinin bir üyesi olarak seni resmen katılman için davet ediyorum.’’ Bu noktaya geldiğinde, Sumei gözlerini kısıp Chu Feng’e karşılaştırılamaz tatlı, saf ve temiz bir şekilde gülümsedi.
Başta Sumei, Chu Feng’den hiç hoşlanmıyordu ve sebebiyse Chu Feng’in daveti reddetmesiydi. Chu Feng, Kanatlar Birliğinin davetini geri çeviren tarihteki ilk kişiydi.
Ama Chu Feng’in son derece nadir ruh gücüne sahip olduğunu öğrenince, ayrıca Surou’nun doğal olarak bu ruh gücünü istediğini de öğrenmiş oldu.
Bildiği kadarıyla, bütün dış sahada tek bir kişi bile bu güce sahip değildi ve bu güç onlar için sadece bir efsaneydi.
Kısacası, ruh gücüne sahip olan herkes gelecekte sınırsız başarıları olacak ve kaderlerinde çok güçlü kimseler olması yazılı insanlardı. Bu yüzden Chu Feng gibi birinin gitmesine izin veremezdi ve onu tarafına çekmek için her şeyi yapıyordu.
Sumei’nin tatlı gülüşünü görünce, Chu Feng bu kızın güzelliğini kullanarak kendisini birliğe sokmak istediğini anladı. Böyle bir güzelin karsısında Chu Feng’in kalbinin yerinden oynamaması imkansızdı bu yüzden önce gülümsedi, sonra net bir şekilde: ‘’Kabul etmiyorum.’’dedi.
‘’Seni aşağılık herif!’’ Chu Feng’in yanıtını duyunca Sumei o kadar sinirlendi ki yerinden sıçradı. Önceki nazikliği anında yok oldu ve Chu Feng’e parmağını doğrultup konuşurken, öfkeden dişlerini sıkıyordu.
‘’Chu Feng sen kim olduğunu sanıyorsun? Kaç kişinin Kanatlar Birliğine katılmak isteyip de reddedildiğini biliyor musun? Şimdi seni şahsen davet ediyorum ve kabul etmiyorsun öyle mi? Senin beynin bir kapıya mı sıkıştı?’’
‘’Ne olmuş yani ruh gücüne sahipsen? Sonuçta sen Ruh Alemi 5. Seviyedesin. Kanatlar Birliğindeki kişilerle kıyaslanamazsın bile.’’
Sumei’nin lanetlemelerini görünce, Chu Feng ne bozuldu ne de kızdı, tamamen görmezden geldi. Yerden Aziz Ruhu Bitkilerini toplamaya devam etti ve alabildiklerini aldı. Ansızın bakakaldı.
Hayretle keşfetti ki biraz ileride mor renkli boncuk gibi bir şey gördü. Bu boncuk inciyle aynı büyüklükteydi, fakat çok güçlü ruhsal enerji barındırmaktaydı.
‘’Bu da ne?’’ Chu Feng boncuğu yerden aldı ve dikkatlice kontrol etti.
‘’Waa, bu… Bu bir Ruhsal Boncuk.’’ Mor, parlak boncuğu görünce, Sumei hızlıca koştu ve gözleri parlıyordu.
‘’Bunun ne olduğunu biliyor musun?’’ Chu Feng merak eder şekilde sordu.
‘’Tabii ki biliyorum. Bu en kaliteli ruhsal ilaç, ruhsal boncuk.’’
‘’Yüzlerce Aziz Ruhu Bitkisinden, sadece bir tanesi Ruhsal Boncuğa dönüşebilir. Ruhsal Boncuğun enerjisini ememezsin ama eğer direkt olarak yutarsan ruhsal enerjiye dönüşür ve dantian tarafından emilir. Bu yüzden ruhsal boncuk çok değerli. Bir tanesi 100 altına eş değer.’’
‘’Bu ruhsal ilaç dağının iç kısımlarında günlerdir bu Ruhsal Boncuk için dolanıyordum. Buradan ayrılmadan önce bulacağım aklımın ucundan bile geçmedi. Çok şanslıyım.’’ Sumei duygusal bir şekilde söyledi.
‘’Demek bu şey enerjisini emmeyi gerektirmeyen en üst kalite ruhsal ilaç. Gerçekten güzel bir şeymiş.’’ Chu Feng güldü ve boncuğu torbasına değil doğrudan kendi cebine koydu.
‘’Kendine mi alıyorsun?’’ Bunu görünce Sumei sinirli bir şekilde bağırdı.
‘’Tabii ki hayır, sana fazladan bir kaç tane daha Aziz Ruhu Bitkisi vereceğim.’’
‘’Bu Aziz Ruhu Bitkileri zaten benimdi ve zaten sana yarısını veriyor olmam gerçekten çok iyi bir şey. Hem Aziz Ruhu Bitkisi sadece kaliteli bir ruhsal ilaç. Nasıl olur da en kaliteli Ruhsal Boncukla karşılaştırılabilir?’’
‘’Böyle konuşamazsın. Eğer ben olmasaydım çoktan o Aziz Ruhu Bitkileri tarafından 2 parçaya ayrılmıştın. O zaman nasıl benimle burada durup bunları bölüşebilirdin?’’
‘’Seni…’’
Sumei sinirden dişlerini sıktı, fakat yapabileceği bir şey yoktu. Chu Feng’in tavırları dolandırıcılar gibi olsa da Sumei, Chu Feng’i hala Kanatlar Birliğine katmak istiyordu bu yüzden sabretti.
Daha sonra, Chu Feng bir süre saydı ve Ruhsal Boncuk dışında toplam 78 Aziz Ruhu Bitkisi topladığını gördü. Bu inanılmaz bir rakamdı. Ayrıca bu Aziz Ruhu Bitkileri enerji bakımından çok zengindi. Gerçekten yüksek kalitedeydiler ve Chu Feng’in önceki enerjilerini emdiklerinden çok daha iyiydiler.
Chu Feng sadece 30 tane aldı ve 48 tanesini Sumei’ye bıraktı. Cebindeki ruhsal enerjinin 50 Aziz Ruhu Bitkisine eş değer olduğunu hissediyordu. Bu yüzden bölüşmeyi böyle yapmış olsa bile hala çok karlıydı.
Fakat Chu Feng, Sumei’nin 40 tane alıp kendisine 38 tane vermesini beklemiyordu. Sumei’nin hareketinin anlamı çok açıktı. Chu Feng’e ‘3’ ve ‘8’ rakamlarıyla hakaret ediyordu.(Çincede ‘’ 3-8’’ aptal, şapşal demekmiş. Okunuşları ya da yazılışları aynı herhalde. Ben de tam bilmiyorum.)
Chu Feng bunları çocuksu buldu. Bir Aziz Ruhu Bitkisinin 1 altına eşit olduğunu bile bile sadece aşağılamak için 8 Aziz Ruhu Bitkisini vermek sadece müsrif birinin yapacağı bir hareketti.(Arkadas karsısında kim olduğunu hala anlayamamış.)
Bir altın 100 gümüşe eşitti. Bir ailenin ömürleri boyunca kıyafet ve yemek masraflarını karşılamaya yeterdi.
‘’Kızım, beni neden takip ediyorsun? Yoksa bana aşık mı oldun?’’
Aziz Ruhu Bitkilerini bölüştükten sonra, Chu Feng ruhsal ilaç dağından ayrılmaya karar vermişti. 10 gün dolmuştu ve hava kararmadan iç kısımlardan ayrılmaları gerekiyordu. Fakar Chu Feng, Sumei’nin kendisini takip etmesini beklemiyordu.
Dürüst olmak gerekirse böyle bir güzelin onunla yürümesi çok tatmin edici bir şeydi. Ama yürüdükçe, birçok insanla karşılaştılar.
Bütün nefret dolu bakışlar Chu Feng’e yöneldiğinde pek de iyi hissetmedi. Chu Feng, Sumei’nin bilerek insanların nefretlerinin Chu Feng’e karşı yönelmesini istediğini hissetti.
‘’Evet, gerçekten sana aşık oldum. Benimle evlenmeye cesaretin var mı?’’ ama Sumei bunları gülerek söylediği anda, Chu Feng büyük bir karmaşanın içindeydi.