Bölüm 260: Garip Yaşlı Adam
Çevirmen: Webnoveloku.com (Erdal Çakır)
*bang bang bang*
Qi Fengyang, kolunu geri çekerek serbest bıraktı, sonrasında küfrederek havada Lin Ran’ı tekmeledi.
İnsanlar bu sahneyi görünce şaşırdılar. İzlemeyi bırakmak istediler ve şaşkınlıktan yüzleri buruştu ama izlemeyi bırakamadılar. “İkiside 9. seviye Derin Alemde, nasıl aralarında bu kadar fark olabilir?” diye düşündüler.
Ama gözlerinin önündeki sahne gerçekti. Yetiştirme düzeyi bakımından fark olduğu söylenemezdi. Chu Feng’in bile ağzı şoktan açılmıştı. Bu fark savaş gücünden kaynaklanıyordu. Bu, 7. seviye köken alemindeyken, 4 seviye Derin Alemdeki Gong Luyun’u yenmesine benzer bir durumdu.
Qi Fengyang’ın, Chu Feng gibi devasa savaş gücü yoktu ancak, Lin Ran açıkça onunla aynı seviyede değildi. Aradaki fark fazlaydı. Lin Ran çocuk gibi dayak yiyordu ve hiçbir mücadele belirtisi göstermedi. Qi Fengyang güç bakımından onun çok üstündeydi bu yüzden karşı koymak için hiçbir şansı yoktu, tamamen ezildi.
“Bu konuda ne yapmalıyız? Qi Fengyang’ın gücü her zamanki gibi anormal seviyede, Üstelik Lin Ran, yasak hap yediği halde onu yenemedi.”
“Başka ne yapabiliriz ? Hemen Kaçmalıyız! Bu yaşlı adam uzun zamandır ortalıkta yoktu ve bu süre boyunca. Biz. Lin klanı olarak Qi klanını oldukça sefil duruma soktuk. Şimdi aniden ortaya çıktı bizi kesinlikle affetmeyecek.”
Kendi ailelerinin yöneticisi olan Lin Ran’ın öyle dayak yediğini gören Lin klanına bağlı Qilin Ordusu kaşlarını çattı ve titremeye başladı. Ardından gizlice kaçmak istediler.
Ayrılmak isteseler bile, bu kadar büyük bir ordunun dikkat çekmeden ayrılması imkansızdı, Birkaç kişi arkasını dönüp kaçmaya başladığında, Qi Fengyang hemen yüksek sesle bağırdı.
“Lanet olsun! Hepiniz olduğunuz yerde kalın! Bu sahayı terk etme cesareti gösteren herkesin 3 bacağını da kıracağım”
“Huaa~~~” Diye bağırdıktan sonra , Qilin Ordusu’ndaki herkes korkudan hareketsiz kaldı. Tüm vücutları korkudan titrerken hepsi oldukları yerde duruyordu.
Hepsi, Qi Fengyang’dan korkuyordu. Qi klanı ile Lin klanı dost ilişki içinde değildi. Qi Fengyang, Prens Konağı’nda iken Lin klanını bastırdı. O zamanlar Qi Fengyang’ın adını duyduklarında bile Lin klanı korkudan titriyorlardı. Lin klanı şefinin bile başına ağrılar girerdi.
Daha sonra, Qi Fengyang ortadan kayboldu. Lin klanı, bu durumdan faydalanarak, Qi klanını ezebildi çünkü onlar başları olmayan ejderha gibiydi.Şimdi cehennemin kralı geri döndüğüne göre, Lin klanı üyelerinin yüzlerindeki ifadeden bundan sonra başlarına ne geleceğini tahmin ettikleri anlaşılabilirdi.
“Lanet olsun! Gerçekten çok iyi olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Benim burada olmadığım süre boyunca oldukça kibirli olmuşsunuz, değil mi? Sadece siz değil, konaktakiler de benim Qi klanıma zorbalık ediyor ve benim yakın arkadaşımın okuluna saldırıyorsunuz. Kör olasıcalar! Kim veriyor size bu cesareti ?
“Diz Çök!!”
“Huaa~”
Qi Fengyang tereddüt etmeden avazı çıktığı kadar bağırdı. Lin klan ordusu aynı anda diz çöktü. Eski kibirleri ve sarsılmaz onurları, Qi Fengyang’ın önünde osuruk oldu. Tereddüt etmeden onurlarını ve kibirlerini bir köşeye attılar.
Qi Fengyang için arenadaki durum normal olabilirdi ama arena dışındakiler için bu durum oldukça eğlenceli ve bir o kadarda şaşırılacak bir durumdu. Qi Fengyang’ın önünde diz çöken Qilin Prens Konağı’nın ordusu aynı zamanda onların önünde diz çökmüştü.
Qilin Prens Konağı insanlarının, onların önünde diz çöktüğünü söylemek ne kadar gurur duyulacak bir şeydi. Gelecekte büyük karakterler olamasalar bile torunlarına ve gelecek nesillere gururla anlatabileceklerdi.
“Ne düşünüyorsunuz? Kendi yüzünüze 100 tokat atın!!” Qi Fengyang, ayağı ile Lin Ran’ın kafasına basarken parmağı ile Lin klanı üyelerini işaret ederek bağırdı.
“Ş..Şe..Şef Qi, biz sadece komutanımızın emirlerini dinleyerek takip ettik! Biz buna zorlandık!” Bu defa konuşmak zorundaydılar ve şikayet dolu bir yüzle bağıran kişi Qi Fengyang’a oldukça yakındı.
Qilin Prens Konağı üyesi binlerce kişi aynı anda başıyla onayladı, Qi Fengyang’ın onları bu seferlik affedeceğini umuyorlardı.
“Lanet olsun demek zorla yapacaksınız.” Qi Fengyang, onların isyanına kulak asmadı, ve yüksek sesle küfür etti ve ayağındaki ayakkabılardan birini çıkarıp, şikayet edenlerden birinin yüzüne fırlattı.
Başkaları ne derse desin ayakkabı yine de ayakkabıdır. Ancak Qi Fengyang’ın elinde, ayakkabısı vahşi bir silah oldu. Bu ayakkabı isyan edenlerden birinin yüzüne geldi ve acı içinde bağırmasına sebep oldu. Yüzü felçli gibi olmuştu ve burnu yüzünün içine doğru çökmüştü.
Yüzü ayakkabı yüzünden çökertilen kişiyi gördükten sonra on binlerce kişiliik Lin ordusu 0.001 saniye bile tereddüt etmeden, kollarını kaldırıp ve kendi avuç içlerini yüzlerine sallamaya başladı. Büyük bir ses ile kendi yüzlerini tokatladılar. Kendilerini tokatlamak yetmezmiş gibi bunu yüz kere tekrarlamak zorundaydılar ama hiç kimse durmaya cesaret edemedi ve yüz tokadın hepsini de tüm güçlerini kullanılarak vurdular.
Bu sahneyi izleyenler son derece şaşkındı. Ağızları sonuna kadar açık, gözleri neredeyse mümkün olamayacak kadar büyüktü. O anda kimse kendini düşünmüyordu. Biraz önceye kadar kendilerine yönelik öldürme niyeti salan Qilin ordusu sadece bir kişi tarafından bu duruma sokulmuştu. Hepsi hayatında yeni bir şey görmüştü.
Hatta, Chu Feng’in ruh dünyasındaki Yumurtacık’ın küçük tatlı yüzü bile şok içerisindeydi, Ardından o küçük tatlı ağzını biraz açıp sessiz bir şekilde.
“Bu yaşlı adam oldukça garip. Doğru hatırlıyorsam Yüz Kıvrım vadisinde, onu görmüştüm. Düşmanına karşı hiç umursamadan bu kadar aşağılık ve utanmazca yöntemler kullanan kimseyi görmemiştim”
“Bir bakıma Lin Ran’dan daha korkutucu. Ah.. Neyse ki düşman değil”
Chu Feng’e gelince ağzının köşesinde soğuk bir gülümseme vardı. Qi Fengyang gibi asil bir kişi ile tanıştığı için çok memnun oldu. Sadece kendi hayatını değil ona yakın olanlarında hayatını kurtardı.
Aynı zamanda, yaşlı adamın onun düşmanı olmadığına her şeyden çok seviniyordu. Eğer düşmanı olsaydı şuanda ölü olacağını biliyordu.
Son Olarak, yüz kere yüzlerini tokatlamayı bitiren, sayıları on binlerce kişiyi bulan Lin klanına mensup, Qilin Prens Konağı ordusu, yüzleri kırmızı ve kaşları çatık bir biçimde sessizce ayağa kalktılar.
Tabii ki tüm tokatları aynı şiddetteydi. Nasıl, Qi Fengyang’ın önünde hileye başvurabilirlerdi ki? Olurda, Qi Fengyang, bunu öğrenirse onlar ile ölene kadar oyun oynardı.
“Kardeş Chu Feng, Bu köpek grupları buraya geldi ve sizin yaşam ve ölüm savaşınızı mahvetti. Söyleyin nasıl cezalandırılmasını istersiniz ? Ben size yardımcı olacağım.”
Qi Fengyang, Chu Feng’in önüne geldi ve kahramanca omzunu okşadı. Bakışları genç bir adama bakar gibi değilde kardeşine bakan gözler ile bakıyordu demek daha doğru olurdu.
Chu Feng, Qi Fengyang’a karşı çok minnettar hissediyordu. Onun hayatı zaten Yüz Kıvrım vadisinde Qi Fengyang tarafından kurtarılmıştı ve şimdi bir kez daha kurtarılmış oldu.
Ayrıca, Sadece Chu Feng’in hayatını kurtarmakla kalmadı arenada bulunan bir milyona yakın insanın hayatını da kurtardı. Chu Feng zaten minnettar durumdaydı, bu yüzden ellerini sıktı ve dedi ki “ Kıdemli Qi, bu yardımseverliğini ve iyiliğini asla unutmayacağım ve kuşkusuz gelecekte ben bu iyiliklerinin karşılığını geri ödeyeceğim.”
“Tsk. Sen neden bahsediyorsun ?” Chu Feng, Qi Fengyang’ın bu sözlerini beklemiyordu. Dudakları kıvrılmış ve gözlerini genişlemiş bir şekilde “Kime kıdemli diyorsun Chu Feng? Beni kardeşin olarak çağır ! “